Anne Memesinin Ruhsal Süreçteki Rolü

Anne Memesinin Ruhsal Süreçteki Rolü


12.04.2017


EMZİRMENİN DUYGUSAL BOYUTU

Bebek, doğum öncesi, anne karnında iken güvende olduğunu hisseder. Doğumun şekli ve doğum anında annenin yaşamış ve dolayısıyla bebeğine de yaşatmış olduğu duygular bebekte ilk kaygıyı uyandırır. Bebeğin doğum sonrası ilk içselleştirdiği nesne anne memesidir. Bebek memeyi farklı bir şey gibi algılamaz, adeta kendinin kolu, bacağı bir uzantısı gibi algılar. Eğer ki memeyle ilk karşılaşma anı travmatikse içselleştirdiği ilk nesne olan meme de onda kötü bir duygu hissettirir. Diğer bir deyişle kendi uzantısı olan nesnenin yani kendinin kötü olduğu hissi aktif olur. Dolayısıyla anneyle başlayan ilk ilişkiside kötü olur. Bebek herşeyi içselleştirir. Kendini de kötü hisseder.

Memeyle kurulan ilk ilişkide en etkin rol dış etkenlere aittir. Bu dış etkenler içerisine pek çok faktörü katmak mümkündür. Bunların bir kısmı olarak; zor bir doğum olması, bebeğin doğumda oksijensiz kalması veya dış dünyaya adaptasyon sürecinde bir sarsıntı yaşamış olması sayılabilir. Dolayısıyla olumsuz dış etkenler, bebeğin memeyle ilk karşılaşmasını travmatikleştirdiği gibimemeyi içsel bir nesne haline dönüştürdüğü zamanın da elverişsiz koşullarda başlamasına sebep olacaktır.

Yine bu dönem içerisinde anne ve bebek arasında sağ beyinden sağ beyine olan iletişim şeklinden kaynaklı bir duygu alışverişi olur. Bebeğin yeterli bakım görüp görmemesi, annenin bebeğe bakmaktan hoşlanıp hoşlanmaması, annenin kaygılı durumu, çocuğu beslerken ruhsal güçlükler yaşayıp yaşamaması gibi değişkenler bebeğin sütü zevkle kabullenmesi ve bunun yanı sıra memeyi içselleştirebilmesinde büyük önem taşımaktadır.

Doğum öncesi var olan anne çocuk birlikteliği doğum ile biter. Çocuk, memeyi annenin sevgisinden emin olmanın teminatı olarak görür ve sürekli onunla birlikte olmak ister. Diğer bir deyişle annenin sevgisin den emin olma kaygısı olarak adlandırılabilir.

Erken duygusal dönemde bebek için bir iyi meme vardır, bir de kötü meme…İyi meme, annenin iyiliğinin, tükenmez sabır ve cömertliğinin , yaratıcılığının ,umudunun, güveninin, iyiliğe inancının temeli olarak kalır. Kötü memeyse; bebeği hüsrana uğratır. Hüsrana uğrayan bebeğin Şükran ve sevgi duygularının tohumları yok olurken, haset, kıskançlık ve aç gözlülük duyguları pekişir.

Haset duygusunda, kötü memeye sahip olan annenin memesini gasp etmek yoktur sadece, o memeye kötülük bulaştırmak vardır. İlk ilişkiye girilen nesne besleyen memedir. Bebek bu memede kendi arzuladığı herşeyin bulunduğunu, memenin sınırsız süt ve sevgi verebileceğini ama bunları kendi doyumu için alıkoyduğunu sanıyordur. Bu duygu bebeğin gücenme ve nefretini artırır, sonuç da anne ile ilişkide çarpıklaşır. Annenin yaratıcılığını bozup tahrip etme duygusu ağır basar. Haset hisleriyle dolu insan çevresini bozar, yoksullaştırır adeta zehirler.

Aç gözlülükteyse bebeğin bütün arzularının yöneldiği bitmek bilmeyen bir meme fantezisi vardır. Bebekte annenin onu yoksun bıraktığına dair bir duygu belirir. İyi memenin sütü, sevgiyi, şefkati kendine sakladığına dair bir duygudur bu… Aç gözlü yapı bilinç dışı sürekli olarak memeyi boşaltmaya sütün tamamını kurutuncaya kadar emip tüketmeye ve tümüyle onu yutmaya yönelir. Öbür tarafta hiç bir şey kalmamalıdır. Doyduğu halde emmeye devam eden çocuklarda açgözlü tabiri bunun için kullanılır. Bu durum yaşamının her alanına yayılabilir. Hedefindeki bütün nesneler ele geçirilmelidir. En güzel o olmalıdır. En varlıklı o olmalıdır. En iyi en güzel olarak bilinen maddi ve manevi her şey onun olmalıdır. Bunları ele geçirmek için de yanar tutuşur çabalar, çalışır durur. Hiç tatmin olmadan zira enlerin sonu hiç bitmez.

Haset duygusunu aşmış, açgözlülüğü geçmiş bir birey daha olgun bir mertebe olan kıskançlığa ulaşmıştır. Kıskanç bir birey güzeli tahrip etmek, yok etmek veya kirletmek gibi bir duygu hissetmez. Açgözlülükte olduğu gibi bütün her şeyin kendisine ait olmasını, karşısındakine hiçbir şeyin kalmamasını arzulamaz. İstediği şey başkasında olanın aynısının kendisinde olmasıdır. Komşusu kadar varlıklı, komşusu kadar başarılı ve en az onun kadar mutlu olmasıdır.

İyi nesneye yani iyi memeye sahip olan birey, anne memesi ile iyi ilişkiler kurduğunda, sevgi yetisinin çok önemli bir türevi olan şükran duygusuna ulaşır. Bu duygu iyi nesne ile iletişime geçilmesinde vazgeçilmez bir etkendir. Kişinin hem kendisindeki ,hem de başkalarında ki iyiliği görmesini sağlar. Şükranın kökeni bebekliğin ilk evrelerinin duygu ve tavırlarında yatar, bu dönemde bebek için tek nesne annedir. Bu erken bağın daha sonraki bütün sevgi ve aşk ilişkilerinin de temelidir.

Bebeğin anneyle var olan bu ilişkisinin ne kadar süreceğini kısmen dış koşullar belirler. Sevgi yeteneği doğuştan gelir. Yıkıcı etkiler, şiddetli haset duygusu, anneyle bu özel ilişkiyi erken bir evrede zedeleyebilir. Besleyen memeye duyulan haset güçlüyse tam doyum ve memnunluk da engellenir.

Şükran duygusunun sevgi duygusunun temelini oluşturan şey memnuniyettir. Bebek memeyi emerken duyduğu mutluluk şükran duygusunun temelidir. Her türlü aşk ve dostluk ilişkisinin temelinde de başka biriyle bütünleşmenin yani ilk nesne ilişkisindeki memeyle bütünleşme süreci vardır. Meme ile olan ilişki konuşma döneminden önce anne ile gözlerle kurulan ilişki, ilk yakınlık dönemi başka ilişkilerinde temelini oluşturur.

Annenin fazla telaşlı olması ve kaygılı olarak bir bebeğe her ağladığında süt vermesi de çok yararlı bir durum değildir. Bebek annenin kaygısını hisseder buda bebeğin kendi kaygısını artırır. Bebeği ne kadar ağlatarak ve kaygılandırarak beslemek doğru değilse, çocuğun kendi deşarjına fırsat vermeden de habire ağzına memeyi vermekte bir o kadar sağlıksız bir yaklaşımdır. Aşırıya kaçmayan bir engellenme, aynı zamanda bebeğin dış dünyaya uyarlanması ve gerçeklik duygusunun gelişmesidir.Bebeğin emme ve memenin ihtiyaçlarını karşılama sürecinde bebeğin güçlendirilmesi ve desteklenmesi gerekir. Bebeğin bir miktar çatışma yaşaması gerekir. Yaşanılan çatışmanın üstesinden gelmek yaratıcılığın en temel öğesidir. Huzurlu, kesintisiz, sakin ve doyurucu bir memeyle beslenme, iyi memenin içe yansıtılmasıdır. Memedeyken yaşanan eksiksiz doyum, memnunluk bebeğin anneden eşsiz bir armağan aldığını ve onu korumak istediğini gösterir. Şükran iyi yapıdaki insanlara duyulan güvenle de ilişkilidir. Bu ilk nesne memeyi sevme veözümsemedir. İyi nesne yani meme, yani anne, bebeği sever ve korurken, bebekte anneyi yani memeyi sever ve korur. Şükran ile cömertlik arasında sıkı bir bağ vardır. İyi nesnenin yani memenin özümsenmesi iç zenginliği artırır. Bu nesnenin armağanlarını başkaları ile paylaşma imkanını verir. Sevgiyi, paylaşmaktan da keyif almak şükranın en önemli özelliklerinden biridir.

İlk nesne yani meme ile kurulan ilişkilerde sağlam temelleri olmayanlar, zulmedilme kaygısı yaşarlar. İyi nesneyi tümüyle kaybedebilirler. Onun yerine koyduklarını da zamanla yitirirler. Anne memesi ile kurulan ilk ilişki ve sonrasında memeyle olan bütünleşme süreci sağlam zeminlerde kurulduğu takdirde şükran duygusu yüksek çocuklar yetiştirmek mümkündür.

Op. Dr. Sebahat Turan

  • Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
  • Aktif Doğum Eğitmeni ve Nefes Koçu
  • Hypnoretapist
  • Cinsel Terapist