Siz Hala Annenizin Seksini Mi Yapıyorsunuz?

09 Kasım 2016

Cinselliği ‘ayıp, yasak ve günah’ üçgeninde mi yaşıyorsunuz? ‘Seks’ kelimesini söylemekten bile çekiniyor ya da eşinizle yalnızken bile seksle ilgili bir konuyu sesinizi alçaltarak mı konuşuyorsunuz? Bazen kendinize seksin yemek, içmek kadar doğal olduğunu söylüyorsunuz ama bir türlü bunu kabullenmek istemiyor yaşamınızda uygulayamıyor musunuz? Belki de bir dizi ya da filmde öpüşen çiftleri gördüğünüzde yüzünüz kızarıyor, kanalı değiştirmek istiyorsunuz. Birisi seksle ilgili bir şaka yaptığında ya da bununla ilgili bir cümle kurduğunda elinizle ağzınızı kapatıp utanarak ‘Şşşşt!’ diye konuşanı susturmak istiyorsunuz. Hatta bazen “Bu konuları lütfen konuşmayalım” diyerek karşınızdakini uyarıyor musunuz? Tüm veriler gösteriyor ki aklınızın her köşesinde seksle ilgili hurafeler uçuşup duruyor. Demek ki siz hala annenizin seksini yapıyorsunuz!

SEKSİN KUTSAL BİR YANI YOK

Geçmişteki hurafelerin halen seks hayatımızı etkilediğini söyleyen ve cinsel hurafelerle ilgili önemli tespitlerde bulunan Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Psikoterapist Cem Keçe, bilinmezliğin ve korkunun birbirini sürekli besleyen iki olgu olduğunu söyledi. “Bilinmezlik korkuyu doğurur, korku sürekli bilinmezliği doyurur. Korkulan ne ise hep aynı yanlış yapılır, ‘Bilinmemesi daha iyi’dir” diyen Keçe, oysa bilinmezin üstüne gidilmedikçe, hurafelerin, yalanların, kurguların bir mikrop gibi gerçeğin üzerinde üreyeceğine dikkat çekti. Bunun da insanlık üzerinde bir baskı oluşturduğunu kaydeden Keçe, “Seks de ne yazık ki insan için keyifli değil korkulu, yakınlaştıran değil ağrılı hale getirilmiş bir olguya dönüştü. Peki bu nasıl oldu? Neden insan kendi bedeni ile ilgili her şeye bu kadar toleranslı iken seksi içinde bu kadar bastırdı? Bu konuda bir fikir yürütmek çok zordur. Ancak geleceğin dünyasında artık belirsizliğin yeri olmadığını, seksin üzerindeki belirsizliklerin bir an önce dağılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Seksin üzerindeki tüm bu baskıların, insanların hem cinsel hem ruhsal sağlığını hem de partner ilişkilerini çok olumsuz etkilediğinin altını çizen Keçe, “Hatta bastırılmış cinsellik, duyduğumuzda bizi ürperten, nefret ve iğrenti duygularını içimize salan korkunç suçların işlenmesine bile neden oluyor. Oysa seksin ne kutsal bir yanı vardır, ne bu kadar abartılacak derecede özeldir, ne de üzerinde bu kadar çok kafa yorulacak kadar sihirli… Seks, basit, olağan, doğal, her insan için gerekli olan ve düzenli yapılmasına ihtiyaç duyulan çok keyifli bir olgudur. İçinde ağrı, acı, korku, kanama barındırmaz, haz, şehvet, yakınlık ve sevginin bir ifadesidir. Hepsi bu…” şeklinde konuştu. Keçe, bireyin bunu ne kadar çabuk idrak ederse ve hayata geçirirse o kadar başarılı bir şekilde akıl ve beden sağlığını stabil tutabileceğini, mutlu olabileceğini ve mutlu edebileceğini vurguladı.

ZEVKİN ORGANI: ‘KLİTORİS’

“Özellikle dini ve ahlaki hurafelerin yaşamda oldukça belirleyici olduğu bu coğrafyada cinsellikle ilgili karşımıza çıkan ilk dogma cinselliğin ‘günah’ olduğu yönündedir. Eğer konuya aynı eksenden bakmak gerekirse bugün eğer cinsellik olmasaydı bizler de olmazdık. Bizler her birimiz ebeveynlerimizin seksinin bir ürünüyüz. Eğer cinselliğin tamamen günah olduğu üzerinden gidilseydi bugün insanoğlunun varlığını sürdürmesinden bahsedemezdik” şekline konuşan Keçe, insan bedeninin mükemmel bir şekilde cinselliğe göre dizayn edildiğini söyledi. Keçe buna verilebilecek en net örneğin klitoris olduğunu belirterek, “Kadında öyle bir organ var ki tek bir amaca hizmet ediyor o da zevk vermeye... Bu organın adı klitoristir ve bilindiği kadarıyla kadının boşalma ve orgazmını kolaylaştırmak ve düzenlemekten başka da bir işlevi bulunmuyor. Klitorisinden aldığı zevki vajinasının girişteki üçte birlik kesiminden ve G noktasından aldığı zevkle birleştiren ve bu iki organı birbirine zihinsel olarak entegre etmeyi bilen kadın da cinselliğin tadını en yüksek oranda çıkarabiliyor” dedi.

ÇOCUĞUNUZA KÖTÜLÜK ETMEYİN

Cinselliğin saplantılı derecede olumsuzluklarla yüklenmesinde annelerin rolünün olduğunu ifade eden Keçe, özellikle kız çocuklarının ilerideki kadınlık edinimlerinin rol modelinin anneleri olduğunu söyledi. Kız çocuklarının gelecekte cinselliğe olan yaklaşımlarının annelerinin onları bu konuda eğitip eğitmemelerine bağlı olduğuna dikkat çeken Keçe, “Eğer anne kızına cinselliği ‘ayıp’ olarak kodlarsa, o kızın ileride cinsel işlev bozukluklarıyla karşı karşıya kalması hiç sürpriz olmaz. Zaten seks yapma korkusu olarak bilinen vajinismus, cinsel isteksizlik ya da cinsel tiksinti gibi bozuklukların temelinde genellikle annenin kızına sunduğu ‘ayıp ve yasak’lı cinsellik olgusunun yattığını görmekteyiz. Bazı anneler var ki tüm yetiştirme sürecinde kızına tek bir kelime dahi cinsellikle ilgili aktarımda bulunmamış. Sanki hiç yokmuş gibi… Sanki eşiyle birlikte yaptıkları seksin sonucu gözlerinin önünde durmuyormuş gibi kızına hiçbir şey anlatmamış, ‘Aklına yanlış bir fikir sokar mıyım’ korkusuyla utanmış. Genç kız da bilmediğinden korkmuş. Zaten insan bilmediğinden korkar. Sonuçta bu korku, eğer farklı bir kaynaktan doğru bilgilendirme de yapılmadıysa, bir şekilde ilerde hayatına girecek olan partnerini ve onunla yapacağı cinselliği de reddetmesine yol açacaktır. Bu ne yazık ki kaçınılmaz bir durumdur” dedi. Anneleri bu konuda kesin bir dille uyaran Keçe, “Çocuklarınızı koruma içgüdüsünün yoğun bir duygulanım olduğu tartışmasız bir durum. Ancak cinsellik gibi içi doldurulmazsa, gerçekleri anlatılmazsa, yarın sorunlara gebe olacağı belli bir olguyu, aslında temelde doğal ve basit bir bedensel ihtiyaç olan bu olguyu, çocuklarınıza yaşının gerektirdiği ölçüde ve doğru bir şekilde anlatmazsanız, işte o zaman çocuğunuzun geleceğini mahvedeceğinizi aklınızdan çıkarmayın” şeklinde konuştu.

SEKS BİR ARMAĞANDIR

Seks yapmayı, rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza ve hissetmeye odaklanarak, herhangi bir performans hedefi koymadan, zamandan kopma, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni bir “armağan gibi” paylaşabilme, partneri tatmin etme zorlantısı olmadan, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatı olarak tarif eden Psikoterapist Cem Keçe, “Ahlak, kültür, gelenek ya da felsefe… Adı her ne olursa olsun tüm düşünce sistemleri açısından seks ve onun sonucunda ortaya çıkan yakınlık ve haz, insan için çok özel bir armağan olarak algılanmalıdır” dedi. Tüm sağlıklı bireylerin seksi yaşaması gerektiğinin altını çizen Keçe, bireylerin bugüne kadar süregelen yanlış bilgilendirmelerin, korkuların ve endişelerin giderilmesi için açık kaynaklardan her türlü bilgiye ulaşmaktan çekinmemesi gerektiğini kaydetti. Keçe, bunun için profesyonel yardımı da önererek, bireylerin veya çiftlerin cinsellikle ilgili her türlü üst düzey bilgiyi cinsel terapistlere başvurarak öğrenebileceğini de sözlerine ekledi.