Kadın haklarının ihlalleri ile mücadele bir devlet politikası hâline getirilmelidir...

07 Mart 2011

Kadına yönelen cinsel şiddet, bir insan hakları ihlalidir
İnsan haklarının önemli bir parçasını teşkil eden kadın haklarının tüm sivil toplum örgütleri tarafından savunulması gerektiğini ifade eden CİSED Genel Başkanı Cem Keçe; “8 Mart, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınların yüzyıldır yürüttüğü özgürleşme mücadelesinin kutlandığı ve kadınların güncel taleplerinin ifade edildiği çok özel bir gündür. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadın haklarının kazanılmasında nerelerden başlandığının ve bugünlere nasıl gelindiğinin hatırlanması için özel bir gündür. Bu günde üzerinde durmamız gereken en önemli konulardan biri Türkiye’de demokrasinin erkekler yönetimine dönüşmüş olmasıdır. Bu durum demokrasinin ve demokratik katılımın önündeki en büyük engellerden biridir. Saygı değer ve elleri öpülesi kadınlarımızın siyasal alanda, iş ve sosyal yaşamda daha fazla etkin olmaları önündeki tüm engeller kaldırılmalı, hatta kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık arttırılmalıdır. Çünkü bu durum kadınlarımız için bir kader değildir. Kadın hakları alanında çevremizde olup biten olumsuzluklar ve ihlâller karşısında duyarsız kalmamak, bunların giderilmesi ve iyileştirilmesi yönünde bilinçlenmek ve çaba göstermek gerekir. Kadına yönelik şiddet; kadınlara yöneltilmiş en ciddi ayrımcılık biçimidir. Kadına yönelik şiddet belirli coğrafyalarda görülen bir durum değildir. Töre veya namus cinayeti, cinsel şiddet, aile içi şiddet, kadınlarımızın hor görülmesi, dövülmesi, zorla evlendirilmesi, kız çocuklarımıza karşı izlenen ayrımcılık gibi olaylar ülkemizde kadınların maruz kaldığı sorunlardan bazılarıdır. Cinsel şiddet ise kadına yönelik şiddet biçimlerinden yalnızca birisidir ve hemen her kadının bir şekilde maruz kaldığı bir şiddet türüdür. Cinsel şiddet, yaygın şekilde düşünüldüğü gibi erkeklerin denetlenemez bir cinselliğinden kaynaklanmamakta; aksine kadın bedeni üzerinde bir baskı ve denetim kurmak amacı ile bilinçli olarak gerçekleştirilmektedir. Bu haliyle tüm zamanlarda ve toplumlarda görülen yaygın bir insan hakkı ihlalidir. Cinsel şiddete uğrayan kadınlar toplum ve aile tarafından cezalandırılma, dışlanma, ön yargı ile karşılaşma korkusuyla şikâyetçi olamamaktadırlar. Cinsel saldırıya uğrayan kadınların bu saldırıları bir şekilde “hak etmiş olduklarına (!)” dair yaygın inanç, kadınların mağduru olduğu suçtan dolayı kendilerinin cezalandırılması korkusuyla sessiz kalmalarına neden olmaktadır. Bu zorlukları göze alıp şikâyetçi olanlar ise çoğunlukla başvurdukları sağlık kurumları ve resmi makamlarda, saldırının sebebi kendileriymiş gibi önyargılara maruz kalmaktadır. Konu cinsel şiddet suçları olduğunda, gerek toplum gerekse resmi kurumlar, saldıran erkeği değil saldırıya uğrayan kadını suçlama eğilimi sergilemektedir. Namus, iffet ve ırz kavramlarının sadece kadının bedeniyle ilişkilendirilmesi ve dar bir çerçevede ele alınmasının sonuçlarını sadece kadınlarımızın çekmesi doğru değildir. Günümüzde artık kadına yönelik her türlü şiddet kültürüyle yüzleşmek ve mücadele etmek zorundayız. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bu sorunların arka plânında bulunan sosyal, kültürel, ekonomik birçok unsur tartışılmalı ve kalıcı çözümler aranmalıdır.’” dedi.
 
Kadın özgürleşmeden erkek egemen toplum özgürleşemez
Kadın hakları konusunun çok yönlü ve uzun soluklu bir mücadele olduğunun altını çizen CİSED Medya ve Halkla İlişkiler Koordinatörü Psikolog Serap Güngör; “Kadın haklarındaki kazanımlar, demokratikleşme sürecini hızlandırmaktadır. Üretken ve yaratıcı güçleriyle kamusal alana, üretime, yönetime ve yaşamın tüm alanlarına katılma olanağına kavuşan kadınların, toplumsal gelişme ve çağdaşlaşma çabalarında etkin rol üstlendiklerini kabul etmek gerekmektedir. Ülkemizde kadınlarla ilgili çeşitli yasal düzenlemeler yapılmış olmasına rağmen, kadınlarımızın karşılaştıkları bazı sorunlar, toplumun genel eğitim düzeyinin yükselmesiyle, kadınlarımızın sosyal, siyasal, ekonomik yaşamda etkinliklerinin artmasıyla ortadan kalkacaktır. Ülkemizde kadın haklarının ihlalleri ile mücadele bir devlet politikası hâline getirilmelidir. Devletin pek çok biriminin ve başta kadın örgütleri olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarının işbirliği ile kadın sorunlarının temelleri, boyutları ve çözüm süreci ile ilgili çalışmalar yapılmalıdır. CİSED olarak Cinsel Şiddetle Mücadele Başkanlığı ve Cinsel Şiddetle Mücadele Kriz Merkezleri kurulması konusunda çalışmak hedefleri benimsenmiştir. Bu kapsamda bir yasa önerisi hazırlanmış olup bazı milletvekilleri ile görüşmeler yapılmıştır. Daha atılacak çok adım, kat edilecek çok yol vardır. Türkiye’nin çağdaşlık iddiasını sürdürebilmesi için, kadınların hak ve özgürlüklerini kısıtlama ve baskı olmaksızın kullanabilmeleri ve kadının toplumsal statüsünü güçlendirilmesi gerekmektedir. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün kadın-erkek herkese mutluluk ve barış getirmesini, cinsiyet ayrımcılığı konusunda daha aktif bir duyarlılık ve bilinç düzeyine ulaşmamıza katkı sağlamasını diliyoruz. Önce insanız, sonra kadın ve erkeğiz. Kadın özgürleşmeden erkek, her iki cins özgürleşmeden de toplum özgürleşemez.” dedi.