Cinsel İsteksizlik

Cinsel İsteksizlik


28.10.2016


Cinsel isteğin objektif kriterlerini belirlemek oldukça güçtür. Bu nedenle cinsel işlev bozuklukları arasında sık görülen problemlerden biri olan cinsel isteksizlik sorununun tanımlanması, bu konuyla ilgilenen uzmanlar arasında bile fikir ayrılıklarına yol açmıştır. 

Kişinin partneriyle ilgili düşünce ve hisleri, inançları, sosyal durumu, yaşı, mesleği, cinsellikle ilgili kültürel normları, yeterli özgüven, cinsellikle ilgili önceki deneyimlerin niteliği, uygun bir cinsel eşin varlığı, cinsellik dışındaki alanlarda da iyi bir ilişkinin olması gibi birçok kriteri göz önüne almak gerekmektedir. Kısaca cinsel isteği değerlendirirken kültürel, sosyal, dini, psikolojik, bedensel bütün etkenler gözden geçirilmelidir. Nasıl ki insanların farklı kişilikleri ve özellikleri var ise cinsel arzu ve davranışları da eşit değildir. Bu nedenle cinsel yaşam ve ilişki her  çiftte farklı bir sıklık ve seyir gösterebilir.

Cinsel arzu içgüdüsel bir dürtüdür ve kişinin cinsel partnerine yönelik dikkatinin ve ilişkiye girme arzusunun varlığı, yazılı veya görsel erotik materyallere karşı ilgi duyması, cinsel içerikli rüyalar ya da fanteziler kurması ve de cinsel etkinlikle ilgili arzuların farkında olmasıdır. Yani bir partnerle cinsel ilişkiye girmek istemeyi ve cinselliğin azalmasına ilişkin hayal kırıklığını da kapsamaktadır. Azalmış cinsel istek ise yeterli cinsel uyarı olmasına rağmen cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması veya hiç olmaması, cinsel arzu duyulmaması durumudur. Halk arasında “frijidite” ya da “cinsel soğukluk” olarak da adlandırılmaktadır. Kısaca yeterli cinsel uyarının varlığına rağmen cinsel aktivitenin azlığı veya yokluğu, “cinsel soğukluk” olarak tanımlanmaktadır. Her kişide dönem dönem bu tür cinsel sorunlar olabilir, ancak normal olmayan cinsel isteğin uzun süreli olmaması durumudur. Yalnız bedensel ve psikolojik sağlığın değil, kişilerin yaş, meslek, kültür düzeylerinin, bilgi, beceri ve deneyimlerinin, korku, endişe ve üzüntülerinin, inançlarının, sosyal durumlarının ve duygularının da cinsel arzuyu etkilediğini unutmamak gerekiyor.

Cinsel isteksizlik kadınlarda daha çok olmakla birlikte, hem kadın hem de erkeklerde görülebilmektedir. Nedeni çoğunlukla psikolojikdir. Erkekler görsel fotoğraf ve video gibi cinsel içerikli  materyalden çok etkilenirken, kadınlar ise çoğunlukla romantik bir ortamdan ve sözel ifadelerden daha çok etkilenmektedir. Toplumumuzda, cinselliği isteyen, arayan, başlatan, bundan haz alan, orgazm olan, sevişmeye aktif olarak katılan kadınlara iyi gözle bakılmayacağı inancı yaygındır. Dolayısıyla  cinsel isteğinin yeterli olmadığından yakınan, bu nedenle tedaviye başvuran kadınlara da önyargıyla yaklaşılacağı korkusu mevcutdur.

Cinsel isteksizlik, ergenlik döneminin başından itibaren var olabileceği gibi yaşamın herhangi bir döneminde çeşitli nedenlere bağlı olarak sonradan da ortaya çıkabilir. Başlangıçta normal bir cinsel isteğin bulunduğu bir dönemin olması, cinsel isteksizliğin sonradan gelişen bir nedene bağlı olduğunu düşündürür ve olasılıkla tedaviye daha iyi yanıt verir. Ergenliğin başından beri olan cinsel isteksizlikte ise çoğunlukla daha ciddi etkenler söz konusudur. Cinsel isteksizliği olan kadınlarda, sevişme ya da masturbasyon sırasında cinsel bölgede ıslanma, klitorisin belirginleşerek şişmesi, meme uçlarının dikleşmesi gibi cinsel uyarılma belirtileri de azalmıştır ya da yoktur. Benzer bir şekilde cinsel haz da ya çok zayıftır, ya da ortaya çıkmaz. Bütün bunların sonucunda orgazm da çoğunlukla yaşanmaz. Aynı şekilde cinsel isteksizliği olan erkeklerde de sertleşme ve boşalma bozuklukları görülebilir. İsteksizliği olan erkek sevişme sırasında konsantrasyonunu daha sık ve çabuk yitireceğinden sertleşme kaybı yaşayabilir ya da boşalamayabilir.

Cinsellikten uzun süreli uzak kalmalar, aşırı alkol kullanımı, geçirilen ağır hastalık halleri, tiroid bezinin az veya çok çalışması, şeker hastalığı, hipertansiyon, cinsel hormonların azlığı, menopoz, loğusalık ile emzirme dönemleri ve ilaçlar, cinsel isteksizliğe yol açabilen faktörlerin en önemlileridir. Ayrıca aile içi şiddet, cinsel travmalar, sevilen birinin kaybı, ev ya da şehir değiştirme gibi sosyal etkenler, depresyon, ağır stres gibi psikolojik faktörler de cinsel isteksizliğe yol açabilir.   Bunların dışında cinsel fobiler ya da kaçınmalar, gebelik ya da çocuk sahibi olma korkusu, bir başkasına yakınlaşma ve bağlanma ile ilgili sorunlar, cinsel eşin cinsel becerisinin yetersiz oluşu, yaşla ya da çekicilikle ilgili kaygılar, beden imajına yönelik algının olumsuz yönde bozulması, evlilik çatışmaları, yakın kaybı ya da ekonomik güçlükler gibi stresli yaşam olayları de cinsel isteksizliğe sıklıkla neden olan sorunlardır. Ülkemiz için önemli bir başka neden ise cinselliğin günah ve ayıp olduğu yönündeki katı dini ve ahlaki inançlardır.