Ruhsal Olgunlaþma Süreci: Hasetten Þükran


Ýnsanýn biyolojik ve zihinsel yapýsý epigenetik bir açýlýmla bir süreci takip etmektedir. Bu süreç hem biyolojik manada hem de zihinsel anlamda ilkellikten daha geliþmiþ bir düzeye sürüp gitmektedir. Basit olan gittikçe karmaþýklaþmakta ve kompleks yapýlar oluþmaktadýr. Ruhsal aygýtýn oluþmasýnda da bu sürecin geliþimini adým adým izlemeye çalýþtýk. Yapýnýn ana parçalarýnýn tamamlanmasýyla birlikte entegre olmuþ bir ruhsal sistem devreye girmektedir. Bunu fabrikada parçalarý birleþtirilmiþ bir otomobile benzetebiliriz. Otomobil üretim bandýndan çýkýp trafiðe girme aþamasýna gelmiþtir. Trafikte bu aracýn ne amaçla ne þeklide kullanýlacaðýný bu aracý kullanan sürücü belirleyecektir. Sürücü bu güzel aracý güzel ve olumlu yerlere götürebileceði gibi kötü ve olumsuz yerlere de götürebilir. Sürücünün ruhsal yapýsý, geliþmiþlik düzeyi, eðitimi bunu belirleyen etken olacaktýr. Böyle bir baðlamda biyolojik ve zihinsel geliþimimizin tam olduðunu varsayarsak bu yapýda olan birisi dünyaya nasýl bakacaktýr. Dünyaya bakýþ tarzý, dünyayla iliþkisi ahlâki anlamda ya ilkel bir seviyede olacak ya da olgun bir özellik arzedecektir. Ýnsan iliþkilerinde etik olarak en ilkel tavýr haset duygusudur. En olgun tavýr ise þükran duygusudur. Bu duygularýn nasýl geliþtiði ve nasýl oluþtuðu ve nasýl evrimleþtiðini aþaðýda belirtmek istiyorum.

1. Haset
Ýnsanoðlu temelde eðilim olarak güzelliði, baþarýyý, zenginliði, mutluluðu ve refahý ister. Genel eðilim bu yöndedir. Herhangi bir birey yaþadýðý dünyada etrafýndaki kiþi kurum ve nesnelere baktýðýnda onlarla ilgili iç dünyasýnda bir takým yansýmalar hisseder. Dýþ dünyadaki diðer bireylerin, kurumlarýn veya nesnelerin güzellikleri yakalamasý, baþarýya ulaþmasý, mutluluðu hissetmesi durumunda birey içinde bir daralma ve sýkýntý hisseder. Bu, haset duygusunun ta kendisidir. Günlük yaþantýmýza bir projektör tutacak olursak etrafýmýzdaki olaylarý bu baðlamda nasýl algýladýðýmýzý idrak edebiliriz. Sabahleyin kahvaltýmýzý yapýp evimizden çýktýðýmýzda, otoparkta arabamýza binerken, yanda komþumuzun yeni alýnmýþ otomobilini görebiliriz. Bizim eski otomobilimizin yanýnda yepyeni son model duran bu otomobil bizde bir takým duygular çaðrýþtýrýr. Yýllardýr birlikte yaþadýðýmýz komþumuzun nihayet özlediði böyle bir otomobile sahip olmasý ve bizim otomobilimizin hala eski modelde kalmasý içimizde bir bunaltý, bir sýkýntý, bir daralma oluþturabilir. Bu bir haset duygusudur. Komþumuzun oðlu üniversite sýnavlarýna girmiþ, yüksek baþarý elde etmiþtir. Bizim oðlumuz sýnavý kaybetmiþtir. Ayný duygular yine daralma þeklinde gelmiþse biz haset duygularý içindeyizdir. Yani haset, dýþ dünyada bizim dýþýmýzdaki, bizim uzantýmýz olmayan nesnelerin dýþýndaki bireylerin, kurumlarýn elde ettiði her türlü güzelliðe karþý hissettiðimiz negatif duygudur. Bu güzelliklerin, baþarýlarýn, mutluluklarýn hiç biri orda olmamalýdýr.
Haset duygusu bazen açýk ve net olarak kendini hissettirirken bazen de üstü örtük bir þekilde kendini gündeme getirebilir. Oturduðumuz koltuðumuzdan seyrettiðimiz televizyonda hayatýn birçok kesitinden çeþitli görüntüler önümüzden akýp gitmektedir. Baþkalarýnýn zavallýlýklarý, acizlikleri, baþarýsýzlýklarý, mutsuzluklarý bize keyif verirken birilerin baþarýsý, mutluluðu, refahý, zenginliði, kalbimizi burmakta ve içimizi daraltmaktadýr. Ýçimizde, dayanamadýðýmýz bu acýyý hafifletmek için bir þekilde haset edilen kiþi veya nesneye karþý çamur atma süreci baþlar. Mutlaka bir kusur bulma mecburiyetini hissederiz. Birisi genç yaþta baþarýlý bir iþ adamý olmuþtur. Bunun karþýsýnda biz bunaltý ve sýkýntý hissetmekteyiz. Bu genç iþ adamýna karþý ruhumuzu rahatlatmak için hemen çamur atmaya baþlarýz. Bu genç iþ adamý mutlaka yasal olmayan yollardan para kazanmýþtýr. Allah bilir uyuþturucu ticareti yapmaktadýr. Gariban insanlarý dolandýrmýþtýr, devlete vergi ödememiþtir vs. þeklindeki suçlamalar, bir dizi halinde zihnimizden akýp gider. Haset duygularýmýz nedeniyle bu baþarýya ruhumuz tahammül edememektedir. Ruhumuzun dengeye gelebilmesi için karþý tarafý kirletme ihtiyacý ortaya çýkmaktadýr.
Üniversite sýnavlarýnda derece yapmýþ bir gencin konuþmasýný izlerken haset duygularý içeren diðer genç, karþý tarafa çamur atmaktan kendini alamaz: 'Benim þartlarýmda olsaydý acaba baþarýlý olabilir miydi? Benim gibi zorluklarýn içinden gelseydi bu baþarýyý gösterebilir miydi? Mutlaka þansý yaver gitmiþtir. Zaten iyilere Allah yardým etmez' diyerek kendini teselli etmektedir.
Hanýmlarýn haset duygularý daha çok diðer hanýmlarýn güzellikleri üzerinedir. Ruhsal geliþim evresinde haset düzeyinde kalmýþ bir haným kendisinden daha güzel bulduðu hanýmlara karþý müthiþ bir haset duygusu hisseder. Bu tip hanýmlarýn güzel hanýmlara karþý çoðu kez beddua ettiklerini ve kötü niyet beslediklerini çoðu zaman müþahede etmiþizdir.
Bireyin kendi içinde ulaþmak isteyip de ulaþamadýðý her türlü nesne, bir baþkasýnýn elinde veya gücünde ise haset duygusu saldýrganlýða dönüþür. Kendinde olmayaný tahrip etme, yok etme temel istektir. Güzel hanýmýn yüzünün bozulacaðý, bacaðýnýn kýrýlacaðý, kilo alýp þiþmanlayacaðý hayali, isteði haset duygulu hanýmý rahatlatýr. Komþusunun yeni model arabasýna hasetle bakan birisi arabanýn kaza yapmasýný bekler. Haset duygusu çok yoðunsa arabayý çizmeye hatta kendi arabasýyla sürtmeye dahi teþebbüs edebilir. Haset duygularý içindeki bazý gençlerin lüks otomobillerin kapýlarýný çizmeleri, armalarýný kýrmalarý, restoran, hotel ve kamuya açýk yerlerdeki eþyalarý tahrip etmeleri bu haset duygusunun uzantýsýndan baþka bir þey deðildir.
Haset, güzeli yok etmeye yönelir. Güzel baþka yerde olamaz, olmamalýdýr. Güzel, ancak haset eden kiþide varsa güzeldir ve doðrudur. Ýnsan haset duygusuyla kardeþine, ailesine, hatta çocuðuna karþý dahi düþmanca hisler besleyebilir. Ýnsanoðlunun en ilkel, en gayri ahlâki duygusu belki de haset duygusudur. Haset hisleriyle dolu insan, hayatýný bir cenderede geçiren, her anýný hýrs ve öfkeyle yaþayan, içinde huzuru ve dinginliði bulamayan ilkel bir varlýktýr. Sosyal yapýlara baktýðýmýzda dinlerde ve etik deðer yargýlarýnda haset duygusunun en baþta lanetlendiði ve gayri ahlaki bir duygu olduðu ortak bir tavýr olarak tespit edilmektedir. Bir bebeðin dilinden haset, kendini besleyen, doyuran, bitmek bilmeyen bir memenin kendinde olmamasýna karþý duyulan duygudur. Bebek, kaynaðý kendinde olmayan memeyi yok etmek ister, tahrip etmek ister, ýsýrmak ister. Yok etmek istediði meme kendisinin hayat kaynaðýdýr, varlýk sebebidir. Ama bunu idrakten acizdir. Hasetli insanýn açmazý da bu noktadadýr. Yok etmeye çalýþtýðý, tahrip etmeye yöneldiði, çamur atarak kirlettiði güzel nesne, kendisinin hayattaki varlýk nedenidir. O güzellikleri, baþarýlarý, mutluluklarý, zenginlikleri dünyadan çektiðinizde geriye yaþanamayacak bir dünya kalýr.
Haset duygusu psikolojik açýdan deðerlendirildiðinde; etrafýnda mutlu ve huzurlu insanlar gördüðünde bundan bunaltý duyan hasetli insanýn temel görevi, çevresindeki bu insanlarýn mutluluðuna ve huzuruna bir þekilde ket vurmak, çomak sokmaktýr. Genellikle bunu baþarýlý bir þekilde ortaya koyarlar. Güzel bir atmosfer içinde, birlikte geçirilen bir zaman diliminde herkes mutlu iken haset duygulu birilerinin iç daralmalarý artar. Ýç sýkýntýlarý, dayanabileceði eþiðin üzerine çýkar. Bu durumda haset sahibi birey bir þekilde ortamý dinamitleyerek herkesin huzurunu bozmayý baþarýr. Çamur atýlmýþ, problem çýkartýlmýþ, sýkýntý yaratýlmýþ ve herkes mutsuz edilmiþtir. Hasetli birey amacýna ulaþmýþtýr. Artýk gönlü rahattýr.

2. Açgözlülük
En ilkel ruhsal seviye olan haset duygusu olgunlaþma yönünde bir mertebe kat ederse aç gözlülük seviyesine ulaþýr. Aç gözlülüðü bir bebeðin dünyasýnda tanýmlayacak olursak; bebek annesinin memesine büyük bir arzuyla sarýlarak memedeki sütün tamamýný almaya çalýþýr. Doyumsuz bir emme isteði vardýr. Akan memeyi son damlasýna kadar, yani kurutana kadar içe almak ister. Öbür tarafta hiçbir þey kalmamalýdýr. Bebeðin memeyi yok etmek gibi bir gayreti yani hasedi yoktur ama karþý tarafta hiçbir þey kalmamalý, hepsi kendi tarafýna geçmelidir. Doyduðu halde hala emmeye devam eden, soluksuz bir þekilde emmeye çalýþan çocuklar için açgözlü tabiri de yaygýn olarak kullanýlýr. Ne kadar doyumsuz bebek denir. Yaþýn ilerlemesiyle birlikte bu doyumsuzluk hali daha sonra hayatýn her alanýna yayýlabilir. Hedeflenen nesneler tamamen ele geçirilmelidir. Hepsi aç gözlü olan bireyin olmalýdýr, baþkalarýnýn ona ulaþmasý engellenmelidir. Baþkasý onu almamalýdýr. En güzel o olmalýdýr. En varlýklý o olmalýdýr. En bilgili, en kahraman o olmalýdýr. Ýyi ve güzel olarak bilinen, maddi ve manevi her þey onun olmalýdýr, baþkalarýnda hiçbir þey kalmamalýdýr. Bu nesneleri ele geçirebilmek için aç gözlü birey çýlgýnca çabalar harcar, yanýp tutuþur, sanki bir aþk acýsý çekmektedir.
Kýzlarýma oyuncak aldýðýmda her birine ayrý ayrý birer oyuncak getiririm. Oyuncak paketi açýlýrken oyuncak paketine ikisi birden saldýrýr; güçlü olan abla genellikle paketi kapar. Ýsteði, oyuncaklarýn tamamýnýn kendine ait olmasýdýr. Benim bakýþlarým sayesinde bunun mümkün olmadýðýný algýlar, hemen ardýndan paketi açtýðýnda kendince güzel olan, kaliteli olan oyuncaðý seçer ve diðerini öfke ile kardeþinin önüne fýrlatýr. Bu davranýþ, tipik bir aç gözlülük örneðidir. Herkesin aç gözlü olduðu bazý ruhsal alanlarý mevcuttur. Bu durum, çeþitli dürtülerin tatmini ile ilgilidir. Bu dürtü  cinsel dürtü olabilir, yemek dürtüsü olabilir, bilgilenme dürtüsü olabilir, mal mülk edinme dürtüsü olabilir veya yakýþýklýlýk ve güzellik dürtüsü olabilir ya da baþarý dürtüsü olabilir.
Borderline kiþilik örgütlenmesi içinde olan hastamla birlikte çalýþmalarýmýzý sürdürüyordum. Hastam benimle güzel bir iþbirliðine girmiþ, benim söylediðim her bilgiyi büyük bir dikkatle kavramaya çalýþýyordu. Kavrama yeteneði ve algýlamasý yüksek olan bu hastam her sözüme dikkat ediyor, bu bilgileri zihninde canlý tutuyordu. Ardýndan yeni bilgilere ulaþmak için yoðun soru bombardýmanýna maruz kaldým. Her sorulan soruya cevap verdikçe peþinden yeni sorular geliyor, doymak bilmez bir þekilde soðurulduðumu hissediyordum. Hemen ardýndan muayenehanemde psikoloji ile ilgili ne kadar kitap varsa listesini çýkardý. Maddi imkânlarý müsait olduðundan bu kitaplarýn hepsini satýn alarak kitaplýðýna kattý. Bu þekilde benim bilgi kaynaðýmý kendi iç dünyasýna almýþ oldu. Günün birinde terapi esnasýnda yeni bir bilgi ile ilgili olarak konuþurken bu bilgi kaynaðýnýn hangi kitapta olduðunu sordu. Ben de: "Filan kitapta bu konuyla ilgili daha detaylý malumat var" dedim. "Ama bu kitap sizin ofisinizde yok ki" dedi. Ben de "bu kitap evdeki kütüphanemde" dedim. Bir anda, o anda konuþulan mevzu devre dýþý kalarak evimdeki kütüphane ile ilgilenmeye baþladý. Evimde kaç kitap vardý, hangileri psikolojiyle ilintiliydi. Bu kitaplarýn isim listesini ona verip veremeyeceðimi sordu. Bu kitaplarýn çoðunun piyasada bulunmadýðýný belirttim. O zaman onlarýn fotokopisini çekip çekemeyeceðimi sordu. Bu sürecin tamamen bir aç gözlülük olduðunu, bendeki bilgi kaynaðýný tamamen emme isteðinden kaynaklandýðýný, bu açgözlülüðünün farkýna vararak bu ilgi ve alakasýný durdurmasý gerektiðini söyleyerek terapi sürecine devam ettim.
Bazý bireyler alýþveriþe bazen sadece küçük bir ihtiyaç için çýkarlar. Ancak alacaðý nesnelerle karþýlaþtýðýnda o nesnelerin hepsini alma dürtüsü iç dünyasýnda yoðun bir hâkimiyet kurar. Eve geldiðinde hiç de ihtiyacý olmadýðý onlarca nesneyi almýþ, çok miktarda para harcamýþtýr. Market dönüþlerinde gereðinden fazla alýnan gýda maddeleri, kýyafetler, maðazalardan alýnan elbiseler aç gözlülük yapýsýnýn birer uzantýsý olabilir. Bazý bilim adamlarý bilimsel çalýþmalarda yoðun bir açgözlülük ortaya koyabilir. Her türlü bilgiyi mutlaka içselleþtirmelidir. Onun haberdar olmadýðý hiçbir bilgi kalmamalýdýr. Açgözlülük duygusu bilimsel literatürü içselleþtirme alanýnda tezahür etmiþtir. En küçük boyutta bir maðaza giriþinde, gidilen bir misafirlikte ikram edilen bir þeker, bir meyve veya küçük bir hediye kiþiyi tahrik eder. Açgözlülük içerisinde olan þahýs o nesneden alabildiðince çok alma mecburiyetinde hisseder kendini. Bu dürtüyü kontrol edemez. Çoðu zaman etrafýmýzda bu tip bireylerin açgözlü davranýþlarýný seyrederiz.
Psikolojik anlamda açgözlülük seviyesinde takýlý kalmýþ bir ruhsal yapý, sosyal iliþkilerde ciddi sýkýntýlar doðurup kiþinin toplumsal huzurunu bozar, bireysel mutluluðunu engeller. Hedeflediði nesnelere ulaþamayan dürtüler, kiþiye büyük bir sýkýntý verir. Bu dürtülere ulaþtýðýnda da yaptýðý þeyin anlamsýzlýðýný fark edebilir. Bu da ayrý bir sýkýntý kaynaðýdýr.

3. Kýskançlýk
Ruhsal geliþim evrelerinin üçüncüsü kýskançlýk evresidir. Haset duygusunu aþmýþ, aç gözlülüðü geçmiþ bir birey daha olgun bir mertebe olan kýskançlýk evresine ulaþmýþtýr. Bu durumdaki bir birey güzeli tahrip etmek, yok etmek veya kirletmek gibi bir duygu hissetmez. Açgözlülükte olduðu gibi bütün nesnenin kendisine ait olmasýný, karþýsýndakine hiç bir þeyin kalmamasýný arzulamaz. Ýstediði þey, baþkasýnda olanýn aynýsýnýn kendisinde olmasýdýr. Komþusu kadar varlýklý, komþusu kadar baþarýlý, komþusu kadar yakýþýklý, komþusu kadar huzurlu olmak ister.
Kendi dýþýndaki bir birey bir varlýða eriþmiþ, bir imkâna kavuþmuþ, bir güzelliði yakalamýþsa kiþi bu durumda sýkýntý hisseder. Bu sýkýntýnýn ortadan kaldýrýlabilmesi için diðer bireyin ele geçirdiði nesnelerin mutlaka ele geçirilmesi gerekir. Ele geçirilemediði sürece kiþi bunaltý ve sýkýntý hisseder. Bu da kiþiye dayanýlmaz bir acý verir. Böyle bir yarýþýn da sonu yoktur. Her zaman etrafýmýzda bizden daha baþarýlý, daha varlýklý, daha þöhretli, daha bilgili, daha genç, daha yakýþýklý, daha güzel insanlar olacaktýr. Eþin bir baþkasýndan kýskanýlmasý anlamýndaki kýskançlýk ile burada kastedilen kýskançlýk farklý þeylerdir. Eþle ilgili hissedilen kýskançlýk yansýtma savunma düzeneðinin bir sonucu iken buradaki kýskançlýk ruhsal olgunlaþma seviyesinin bu aþamasýnda hissedilen duygudur.
Kýskançlýk duygusu zaman zaman kendisini açýk ve net bir þekilde hissettirirken zaman zaman üstü örtük bir þekilde ortaya çýkar. Klinik çalýþma ortamýmýzda birçok arkadaþýmýz, samimi bir þekilde çevresindeki insanlarý nasýl kýskandýklarýný, nasýl acý hissettiklerini ve nasýl daraldýklarýný bize aktarmaktadýrlar. Kiþi bu duygularýnýn yanlýþ, gayri ahlâki olduðunun ve kendini bu duygudan kurtarmasý gerektiðinin idraki içindedir. Ve bu konuda bizden yardým talep etmektedir. Bazý bireylerde ise kýskançlýk duygularý örtük bir þekilde yaþanmaktadýr. Israrlý bir þekilde hiç kýskanç olmadýðýný ve asla böyle bir þeyi kendisine yakýþtýramadýklarýný iddia etmektedirler. Ancak olaylara bakýþ tarzýný incelediðimizde yoðun bir kýskançlýk içinde olduðunu görmekteyiz. Bir takým aklileþtirme düzenekleriyle kýskançlýk nedeniyle talep ettikleri bir takým dürtülerini perdelemektedirler. Bir þeyler istemekte, bir þeylere yönelmektedirler; ancak bunu bir takým gerekçeler nedeniyle yapmak istemektedirler. Olayýn arka planýna baktýðýmýzda gizliden gizliye yaþanan rekabet ve kýskançlýklar kiþiyi böyle bir talebe yöneltmektedir. Bu da üstü örtülü kýskançlýk duygusudur.

4. Þükran
Bir anne çocuðu ile ilgilenirken çocuðunun mutluluðundan keyif alýr. Çocuðunun mutlu bir þekilde oynamasý, keyifli bir þekilde gülmesi, doðal olan hareketleri anneye büyük bir keyif verir. Anne çocuðun üzerinde, onu gölge gibi takip ederek onun geliþip serpilmesini arzu  eder. Çocuk çiþiyle, kakasýyla, rahatsýzlýklarýyla ya da gece uyandýrmalarýyla birçok problem yaratýr. Tüm bu problemlere raðmen anne büyük bir arzu ve istekle çocuðun bakýcýlýðýna devam eder. Bunun karþýlýðýnda çocuðundan hiçbir þey beklemez. Çocuðu mutlu ve huzurlu oldukça büyük bir keyif ve dinginlik hisseder. Bu, þükran hissinin en saf ve yalýn halidir. Hiçbir karþýlýk beklemeden vericiliðinden keyif alma halidir. Baþkasýnýn yaþadýðý mutluluk, huzur ve keyif halinden mutlu olmaktýr. Dýþarýdaki güzellik kimde ve nasýl olursa olsun bireye huzur vermektedir. Çocuðuna karþý hissettiði bu duygularý yaygýnlaþtýrýp tüm dünyaya karþý hissedebiliyorsa bu durum olgunluðun doruk noktasýdýr. Yani birey þükran hisleriyle tam manasýyla dolmuþtur.
Yukarýda bahsetmiþ olduðumuz haset, açgözlülük ve kýskançlýk evrelerinde anlatmýþ olduðumuz tüm vaka örneklerinde birey, baþkalarýnýn güzelliðini, zenginliðini, baþarýsýný, mutluluðunu ya da huzurunu fark ettikçe sýkýntý yerine büyük bir keyif hissetmektedir. Sanki tüm dünya, tüm evren onun uzantýsý gibidir. Bir çiçeðin saðlýklý büyümesi ona keyif vermekte, bir gencin birinciliði onu mutlu etmekte ve komþusunun yýllardýr arzuladýðý arabaya kavuþmasý onu sevindirmektedir. Tam tersi yönde diðer bireylerin bunaltý ve sýkýntýya düþmesi, çaresizlik ve hüzün yaþamasý onu da ayný þekilde mutsuzluða sürüklemekte ve kederlendirmektedir.
Bu duygularýn ötesinde insanlara, kurumlara ve nesnelere hiçbir karþýlýk beklemeden yardým etmek, doðal olarak vermek, verdiðinden de keyif almak hali þükran duygusunun en son aþamasýdýr. Varlýklý bir insan varlýðýný ihtiyaç sahiplerine rahatlýkla daðýtabilmekte, bundan narsistçe bir tatmin deðil þükran duygularýyla bir mutluluk hissetmekte, bir bilim adamý bilgisini ihtiyaç sahibi herkesle paylaþmakta, paylaþtýkça içinde mutluluk ve huzur hissetmekte, bir takým varlýklarý ele geçirmiþ insanlar bu varlýklarý baþkalarýyla rahatlýkla paylaþabilmekte, arabasýyla, eþyasýyla imkânýyla, arazisiyle veya bahçesiyle bunlarý paylaþtýkça bir keyif hali yaþamaktadýr. Bunlar da þükran hislerinin açýk göstergesidir.
Bu manada þükran hislerine ulaþmýþ bir kimlik ve kiþilik tam manasýyla olgunluða ermiþ, birçok ruhsal rahatsýzlýklara karþý panzehir geliþtirmiþ bir bireydir. Hayatý olduðu gibi kabul etmiþ, baþkalarýnýn mutluluklarýyla keyiflenebilen, daha kötü durumda olanlara elinden geldiðince yardým etmeye çalýþan bir anlayýþa sahip olmuþtur. Travmalar, acýlar, yaslar, baþarýsýzlýklar, maddi veya manevi kayýplar böyle bir bireyi yýkamaz. Böyle bir birey rasyonel olarak hayatýn ona önerdiði tüm gerekleri yerine getirmiþ, elinden geleni yapmýþ ama sonucu da içtenlikle kabul edebilmiþ bir bireydir. Gerekeni yaptýktan sonra ruhsal bir teslimiyet, bir tevekkül hali içindedir. Sonuçlarýn beklediðinin tersine çýkmasý onu yýkmaz ya da üzmez. Yeni bir arzu  ve iþtiyakla, yeni bir yaratýcý güçle varoluþunu sürdürmeye gayret eder.

Kaynaklar:
-Uz.Dr.Tahir ÖZAKKAÞ - Bütüncül Psikoterapi